
FİLİSTİN-İSRAİL ÇATIŞMASINDA BÖLGEYİ VE TÜRKİYEYİ NE BEKLİYOR?
Günümüz dünyası, ağırlık merkezlerinin kaydığı, güç dengelerinin değişmekte
olduğu ve emperyal düzenin yeni paylaşımlar dayattığı bir noktaya geldi.
Dünyada savaşların en önemli sebeplerinden biri, kaynaklara sahip olma
hırsıdır. Bu kaynaklar kimi zaman su ve doğal madenler olabileceği gibi, daha
çok da enerji kaynakları yani petrol ve doğal gazdır. Dünyadaki petrol ve doğal
gaz rezervlerinin yarıya yakını Orta Doğuda bulunuyor. Ancak sorun şu ki,
uzmanlara göre, bu rezervlerin 30 yıldan az bir ömrü kalmış durumda. Yani en
geç 20 yıl içinde dünyada enerjinin yönü değişmek zorunda.
Orta Doğuda durum böyleyken, Doğu Akdeniz’de özellikle son 10 yılda zengin
petrol ve doğal gaz yataklarının keşfi, dikkatleri bölgeye çevirdi.
Kuzey Afrika ve Ön Asya’yı da kapsayacak yeni emperyal paylaşımın kapışma
noktası Doğu Akdeniz olacak. Bu durum Türkiye’yi hedef haline getiriyor.
TÜRKİYE İÇİN ASIL MESELE
Uluslararası hukuka göre, devletler kıyılarından 200
deniz mili mesafeye kadar olan alanı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan
edebilirler. Ancak bu kuralın uygulanması halinde, Doğu Akdeniz’in coğrafi
yapısı ve kıyı devletlerinin birbirlerine olan mesafeleri nedeniyle,
devletlerin MEB’lerinin kesişmesi, iç içe girmesi kaçınılmaz. Özellikle
Türkiye’ye yakınlığı nedeniyle Kıbrıs Adasının herhangi bir kıyı ülkesiyle
yapacağı MEB anlaşması Türkiye’nin yetki sınırlarını ihlal edecektir.
Nitekim Güney Kıbrıs Rum Kesiminin, KKTC ve Türkiye’yi
yok sayarak, Yunanistan, Mısır, İsrail ve Lübnan’la yaptığı MEB anlaşmaları,
Türkiye’nin deniz yetki alanlarını fiilen ihlal etmektedir.
Batılı devletlerin de desteğiyle, Güney Kıbrıs Rum
Kesimi, Yunanistan, Mısır, İsrail ve Lübnan arasında yapılan MEB anlaşmalarını
kabul etmek, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarından vazgeçmesinin ötesinde,
kendi karasına hapsedilmesi ve deniz yetki alanlarındaki ulusal egemenliğine
kast edilmesi anlamına geliyor. Bu durum Türkiye için savaş sebebidir.
İşte Doğu Akdeniz’e bunca askeri yığınağın yapılması
öncelikle Türkiye’ye karşı caydırıcı unsur oluşturulduğunu ancak her halükarda
Türkiye ile sıcak çatışmanın göze alındığını gösteriyor. Bölgede gelinen
noktada, büyük İsrail projesine de hizmet edecek şekilde, asıl hedef
Türkiye’dir. Ortadaki durum Filistin meselesi değil, bizatihi Türkiye’nin
milli güvenlik ve beka meselesidir.
Doğu Akdeniz, gerek sahip olduğu muazzam enerji
kaynakları, gerekse Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kavşak noktası
olmasından ötürü stratejik önemi nedeniyle, yakın gelecekte Türkiye’nin de
dahil olacağı sıcak çatışmalara gebe görünüyor.
İSRAİL DURMAYACAK
İsrail’in Gazze’yi tamamen işgali yakın gözüküyor ve İsrail durmayacak,
büyük İsrail’i kurma hayaliyle vaadedilmiş toprakları ele geçirmeye girişecek.
İsrail’in istediği topraklar bugün bölgede Türkiye dahil 10 ülkenin
sınırları içerisinde yer alıyor. Yani bu plan bugün, Filistin, Ürdün, Lübnan,
Suriye, Irak ve Kuveyt topraklarının tamamının, Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye
ve İran topraklarının bir kısmının İsrail toprağı olması manasına geliyor.
Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan 20 il de bu topraklar arasında.
Siyonist İsrail, Gazze’den sonra, Amerika’nın desteğiyle, Batı Şeria,
Lübnan ve Ürdün’ün batısını işgal edecek. Daha sonra Suriye içlerine doğru
ilerleyecek. Vaadedilmiş toprakların sınırı olan Fırat nehrine kadar gitmek
isteyecek.
Mamafih, bugün yaşanan çatışma Filistin meselesi değil, Türkiye’nin
varlık ve beka meselesidir.
AMERİKA’NIN PLANI NE?
İsrail’in Gazze’ye saldırmasının ardından Doğu Akdeniz’e olağan dışı askeri
yığınak yapan Amerika, İsrail’e güvenlik şemsiyesi sağlamanın yanı sıra,
buradaki zengin enerji kaynaklarından da büyük pay kapmanın peşinde.
Bölgeye yapılan olağanüstü askeri yığınak, yakın bir savaşın göstergesi.
Bölge, siyonist emeller uğruna, tüm dünyayı etkileyecek, büyük bir savaşa doğru
sürükleniyor.
Bütün bu planlar içerisinde Türkiye, gerek askeri gücü, gerekse NATO üyesi
olması nedeniyle ayrı bir yerde duruyor. Bu nedenle İsrail ve Amerika Türkiye
ile doğrudan bir çatışmaya girmek istemiyor. Bunun yerine Türkiye’ye karşı Kürt
kartı öne sürülecek.
Öte yandan Amerika Türkiye’yi, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Afrika, Karadeniz
ülkeleri ve Orta Doğudaki üslerle çepeçevre kuşatmış durumda. Özellikle
Yunanistan ve Güney Kıbrıs’taki üslerin, teknik altyapısının ve askeri
kapasitesinin olağan dışı yüksek olması karşısında, Türkiye’nin NATO içerisinde
yüklendiği misyonun, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a kaydırıldığı yorumunu yapmak
yanlış olmayacaktır.
Gerçek şu ki, Amerika bölgede Türkiye’ye ihtiyaç duymayacağı yeni bir düzen
kuruyor.
TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN YAKIN TEHLİKE
Türkiye’yi kendi çıkarlarına tehdit olarak algılayan Amerika ve Batılı
güçler, Türkiye üzerindeki baskılarını artırmış durumdalar.
Yakın bir zamanda, Amerika ve müttefikleri tarafından Türkiye’ye bir
“talepler listesi” dayatılması kuvvetle muhtemeldir. Bu listeyle Türkiye’den;
* Doğu Akdeniz’de hatta Karadeniz’de aramalardan vazgeçmesi,
* Afrika’daki faaliyetlerine son vermesi,
* Libya’dan çekilmesi ve ortaklık anlaşmasını iptal etmesi,
* İnsansız savaş uçağı projesini durdurması,
* Suriye’de Kürt devleti kurulmasına göz yumması, müdahale etmemesi,
* Rusya ve Çin’le ilişkileri kesmesi,
* Rusya’ya karşı Ukrayna savaşı ambargosuna uyması,
* S400 savunma sistemini kullanılamaz hale getirmesi (taahhüt vermesi),
* Kıbrıs’tan asker çekmesi, toprak vermesi,
* Egedeki tezlerinden vazgeçmesi,
* Böylece Amerikan çıkarlarına ve İsrail’in güvenliğine tehdit olmaktan
uzaklaşması istenecektir.
Türkiye bu talepleri kabul eder ya da en azından karşı tarafı tatmin edecek
düzeyde geri adımlar atarsa, tansiyonun düşmesi ve yumuşak bir geçişle düzenin
devamı sağlanabilir.
Aksi halde, Türkiye’ye müdahaleler gelmesi ihtimali beklenmelidir. Muhtemel
müdahaleler;
Ekonomiye Müdahale:
Türkiye’nin bu taleplere olumlu yaklaşmaması halinde, Amerika ve
müttefiklerinin başvuracağı ilk yol, alışıldığı üzere Türkiye ekonomisini
çökertmeye çalışmak olacaktır. Bu amaçla;
- Dövize müdahale edilerek aşırı yükselmesi sağlanacak,
- Borsaya müdahaleyle yabancı yatırımcının ülkeden ani çıkışı ile borsanın
çökmesi ve ülkeye finansman girişinin engellenmesi sağlanacak,
- Türkiye’nin kredi notu düşürülerek dış piyasalardan borçlanması
engellenecek ve tüm bunlarla Türkiye yola getirilmeye çalışılacaktır.
Ambargo:
a-) Türkiye’nin Rusya ve Çin’le yakın ilişkiler kurduğu, NATO dışı ülke
olan Rusya’dan savunma sistemleri aldığı, Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya
uygulanan ambargoya uymadığı, NATO üyesi ülkelere (Yunanistan) karşı saldırgan
tutum sergilediği ve tüm bunlarla NATO’da ittifak ruhuna aykırı davrandığı
gerekçesiyle, Amerika müttefikleriyle birlikte Türkiye’ye ambargo başlatabilir.
b-) Türkiye’nin Afrika, Doğu Akdeniz ve Ön Asya’da izlediği politikalarla
Amerikan çıkarlarına aykırı davrandığı suçlamasıyla, ABD Hasımlarına Karşı
Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında Amerika tek başına
Türkiye’ye ambargo başlatabilir.
Siyasete-Yönetime Müdahale:
Türkiye’nin bölgedeki etkinliği ve Amerikan çıkarlarıyla çatışan
uygulamalarının mevcut iktidarla özdeşleştiği aşikardır. Bölgede petrol ve
doğal gaz aramaları, Libya’yla münhasır ekonomik bölge anlaşması, sağ
konsolidasyon denebilecek mevcut iktidar döneminde olmuştur.
Bu durumda Amerika için, ülkede milliyetçi-muhafazakar sağ cenahın
iktidardan uzaklaştırılması için girişimlerde bulunmak bir seçenek olacaktır.
Bu amaçla Amerika’nın;
Ekonomiye müdahale ve ambargoyla ülkeyi fakirleştirmek, ülke genelinde
terör eylemleri ve bombalı saldırılarla güvenlik endişesi doğurmak, farklı
kesimlerden kişilerin faili meçhul cinayetleriyle ülkede ayrışma ve kutuplaşma
yaratmak, medya yoluyla manipülasyon yapmak gibi girişimlerle, sağ iktidara
olan güven ve itimat duygusunu azaltarak, mevcut iktidarın değişmesi ve yerine
eski Türkiye’de olduğu gibi söz dinleyen, Amerika ve İsrail çıkarları için
tehdit teşkil etmeyen bir oluşumun iktidara gelmesi yönünde ciddi gayret ve
çaba göstermesi muhtemeldir.
Bu yönüyle, mevcut zihniyetin iktidarını sürdürüp sürdüremeyeceği meselesi,
Amerika’nın gelecekte Türkiye’ye yönelik politikalarını belirleyecek önemli bir
unsur olarak karşımızda duruyor.
NATO’dan Çıkarma :
Ambargo maddesinde sayılan aynı gerekçelerle Türkiye NATO’dan
çıkarılabilir, böylece tüm dünyaya, özellikle de NATO ülkelerine karşı
korumasız ve savunmasız bırakılabilir.
Türkiye NATO’dan Çıkarılabilir Mi?
Türkiye 1952’de, Rus tehdidine karşı üyesi olduğu NATO’da, özellikle
Rusya’ya karşı, ittifakın uç karakolu konumunda görev icra etmiş, ittifakın
ikinci büyük askeri gücü durumundadır. Ancak bugün NATO’nun Türkiye’yi üye
olmayan ülkelerden çok, NATO üyesi ülkelere karşı, en çok da Amerika’ya karşı
koruduğunu söylemek yanlış olmaz. İzah ettiğimiz nedenlerle, yakın gelecekte
Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması gündeme gelebilir. Esasen bir ülkenin NATO’dan
çıkarılması ile ilgili bir hüküm ya da prosedür bulunmuyor. Ancak pratikte
bunun 2 yolu var.
1-) Kendisin ayrılması.
2-) Üye ülkenin ittifak ruhuna aykırı davranması ve kurucu anlaşma
hükümlerini ihlal etmesi halinde NATO dışı bırakılması. Bu durumun farklı
yorumları olabilir. Buna en iyi örnek, bir üye devletin, diğer bir üye devlete
saldırması halidir. Bu durumda, çatışma dışı üyelerin bir tarafı tamamen haksız
bulmaları halinde, oy birliği ile o ülkenin NATO’dan çıkarılmasına karar
verilebilir.
Birinci ihtimal olası gözükmediğinden, ikinci şık üzerinde durmak
gerekiyor. Bu ihtimal, Türkiye’yi NATO üyesi bir ülkeyle çatışmaya sokmaktır.
Esasen böyle bir hamle için, uzun arayışlara girmeye ihtiyaç yoktur.
Türkiye’nin, Egede Yunanistan’la, Libya’da Fransa’yla, Suriye’de
Amerika’yla çatıştırılması, bu ülkeler için kolay bir kurgu olacaktır. Böylesi
bir çatışma sonrasında, yukarıda izah ettiğimiz prosedür işletilerek, Türkiye
NATO’dan ihraç edilebilir. Bu durumda, Türkiye’ye askeri müdahalenin önünde bir
engel kalmayacaktır.
Askeri Müdahale :
Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Suriye sınırındaki etkinliğine son vermek,
bölgesel kaynakların paylaşımından uzak tutmak, büyük İsrail’i kurmak ve
güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye’ye bir askeri müdahale yapılabilir mi?
Türkiye’ye askeri müdahale ya da kısmen dahi olsa bir işgal girişimi, buna
kalkışacaklar için, son derece ağır bedelleri olacak, çok maliyetli, sonu
kestirilemeyecek ciddi riskler taşıyacağı gibi, sürdürülebilir mahiyette de
olmayacaktır.
Ancak, Türkiye’nin hedeflerinden taviz vermemesi durumunda masada bir
seçenek olabilir. Ayrıca, siyonist İsrail’in vaadedilmiş topraklar hülyasının
sınırları içerisinde, Türkiye’nin Güney Doğusundaki 20 ilin yer alıyor olması,
Türkiye ile askeri çatışmaya girilmesi ihtimalini sıcak tutuyor.
TERÖR DEVLETİ Mİ KURULUYOR?
Bir askeri müdahalenin/çatışmanın gündeme gelmesi halinde, Amerika ya da
İsrail, Türkiye’yle bizzat savaşa/çatışmaya girmeyecektir.
Bunun yerine Amerika Kürt kartını öne sürmeyi planlanıyor. Bu plana göre,
Türkiye’nin Suriye ve Irak sınırında, İsrail’e vekaleten, kukla bir Kürt terör
devleti kurulacak. Türkiye’nin bu yapılanmaya karşı askeri müdahalesi
beklenecek. Türkiye yapacağı askeri müdahalede, karşısında tamamen Amerika ve
Batı destekli askeri bir güç bulacak.
Böylece, tıpkı Rusya’nın Ukrayna’da düşürüldüğü durum gibi, Türkiye Suriye
ve Irak’ta iki ayrı cephede, uzun süreli ve yıpratıcı bir savaşa sokularak
zayıf düşmesi sağlanacak. Müdahale için en uygun zaman beklenecek. Böylece
Amerika hep yaptığı gibi, askerini riske atmadan, vekil savaşı yürüterek
hedefine ulaşacak.
Esasen Amerika terörü devletleştirme planını yıllar öncesinden uygulamaya
koymuş durumda. Önce kuzey Irak’ta oluşturduğu Kürt yönetim bölgesine, terör
örgütü PKK’yı, sonrasında kendi çıkardığı iç savaşla fiilen bölünen Suriye’nin
kuzeyinde Türkiye sınırına, yine terör örgütü YPG’yi yerleştirdi.
Bununla yetinmeyip, Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen, binlerce tır
askeri malzeme ve teçhizatla donattığı terör örgütüne, yıllarca askeri eğitim
verdi. Bizzat Amerika’nın verdiği silahlarla, pek çok vatan evladımızın şehit
edildi.
Amerika, bölgede büyük İsrail projesine engel olacak, güvenliğini tehlikeye
atacak her unsura karşılık vermeye hazır bekliyor.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Bölgesel planların hedefinde duran Türkiye’nin karşısındaki böylesi bir güç
ve tehlikeyle tek başına mücadele etmesi dahası alt etmesi çok zor. Bu yüzden
bölgesel birlikler, ittifaklar ve teşkilatlar kurmak zorunda. Türkiye;
1-) Türkiye Libya ile yaptığı gibi, Doğu Akdeniz ülkeleriyle (Filistin
dahil) Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmaları imzalamalıdır.
2-) Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerle Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
(DAGİT) acilen kurulmalıdır.
3-) Rusya ve Çin’le, birlikte ya da ayrı ayrı, bölgenin güvenliğine yönelik
antlaşmalar yapılmalı ve Amerika’ya karşı denge politikası hayata
geçirilmelidir.
4-) Türkiye ile KKTC arasında acilen Konfederasyon kurulmalıdır.
Toplam Okunma Sayısı : 259